8 Mart Dünya Kadınlar Günün ardından otizmi erkeğe özgüleyen yaklaşımın otistik kadını yok edişi üzerine ilk önce alanyazını konuştuğumuz bu programın ardından mikrofonu bir sonraki programımızda öznelere uzatıyoruz.
(9 Mart 2022 tarihinde Açık Radyo’da Çetin Ceviz programında yayınlanmıştır.)
Deniz Yazgan: Merhaba, 95.0 Açık Radyo’ya uzaklardan bağlanmaya devam ediyoruz. Ben Deniz Yazgan, bugün 9 Mart 2022 Çarşamba, otistiği ağır ve hafif, bozuk ve sağlam olarak ikiye ayırmayan dünya düşleri ile Çetin Ceviz’i dinliyorsunuz.
İki hafta önceki yayında, Hala Haber Bekliyoruz Sizden başlığı ile verilen ve tutulmayan sözlerden, aslında baştan bu yana bu sözlerin otistiğin kendisine değil, otistiğin yalnız bırakılmış ve çaresizleştirilmiş ebeveynine verildiğinden bahsetmiştim.
Ama otistik denince de akla gelen biri var ve akla gelen, kadın değil.
8 Mart Dünya Kadınlar Gününün ardından, yumurcak, içine kapanık, herkes tarafından çok üzülen erkek çocuğa özgülenmiş otizmin, kadın otistiklerde yarattığı yok edici etkiden, maskelemeden ve otizmi kadına yakıştıramama halini alanyazına dikkat çekerek konuşmak istedim.
Bugün, yabancı kaynakların aslı kadar, Merhaba Spektrum ekibinin çeviri çalışmalarına da atıflı biçimde dikkat çekmek istiyorum. Uzun bir zamandır, nörotipiklerin el yordamıyla şekillendirmeye çalıştıkları otizm algısını, dünyadaki tüm öznelerle birleşerek gerçekleştiren Merhaba Spektrum ekibinin çevirilerine de atıf yapacağım. Daha detaylı okumada bulunmak isteyen dinleyenlerimizi merhabaspektrum.com isimli siteye yönlendirmekten mutluluk duyarım.
Otistik kadının mücadelesi ise konu, bu tamlamayı üçe bölmeyi metot olarak benimseyip, nörotipik ve sağlamcı zihinlerde oluşan otistikten başlayalım.
Otistik, tüm dünyada tırnak içinde reklam edildiği biçimiyle, tatlı mı tatlı, sevimli mi sevimli, içine kapanık, biraz mahsun, biraz mahcup, 4-5 yaşlarında bir erkek çocuk.
Otistiğin bu şekilde reklam edilmesinin üç sebebi var:
- Otistiğin yine tırnak içinde problem davranış olarak adlandırılan stimleri, duyusal hassasiyetleri; zaten problemli davranmasında sakınca görülmeyen erkek için daha kabul edilebilir. Kadın bedeni üzerinden edilen hakaret ve küfürlerin; erkeğin ağzına yakıştığının kabul edilmesi, ancak küfürlü konuşan kadınların cıkcıklanması, ayıplanması verilecek ilk örneklerden bir tanesi. Bununla birlikte, yazılı olmayan ve ikiyüzlü bir adabı muaşeret manueline tabi tutulmuş kadınların, otistikten beklenen davranışları göstermesi, birçok insan için, mide bulandırıcı kabul ediliyor. Özel eğitim kurumlarında, rehabilitasyon merkezlerinde, okullarda, birçok öğretmen ve ebeveynden duyduğum; “Ah, biliyorsunuz kız otizmliler daha ağır oluyorlar.” cümlesiydi örneğin. Bilimsel düşünmek, gerekçeleri dikkatle dinlemek üzere yetişmiş zihinler için bu bir mistisizm örneğidir. Gizemlidir, çünkü erkek ve kadın arasında nasıl bir fark öngörüldüğü anlaşılamaz. Aslında söylenense, tülle örtülmüş bir agresyonun örneğidir. Alt metinse şudur: Otistik bir zihnin getirileri, toplumsal cinsiyet normları ile şekillenmesi gereken kadına yakışmadığı için, kabullenmesi daha zordur.
- Otistik, zarar gören bir çocuk olarak reklam edilir. Çünkü otistiğin sağlamcı çıktılarla bezenmiş toplumun içinde vereceği tırnak içinde rahatsızlık, onu ağdalı bir kırılganlıkla servis etmeyi gerektirir. Bu nedenle Autism Speaks tarafından uzun bir süre boyunca otistik kelimesi reddedilmiş, otizm, yalnızca bir özellikleri gibi, bilimsellikten oldukça uzak bir söylemle otizmli sözcüğü dayatılmıştır. Zarar görenin öfkelenmesi değil, acıların nöroçeşitlisi olması gerektiği düşüncesi ise, otistiği bir hayır objesi, aşağılık varlık pozisyonuna getirir. Dahası, tasvirlerdeki otistiğin çocuk olması, büyüdükçe otizmden azade hale gelebileceği algısını da yaratır. Zaten birçok kurum da açıkça “Otizmi yendi. Otizmden kurtuldu. Otizmi geriledi.” gibi cümleleri kurmaktan çekinmez.
- Otistiğin verdiği zararı kınamamak akla gelmez. Ceza hukukçusu olan dinleyicilerimizin aklına, yasa koyucunun Türk Ceza Kanunu md. 24, 25 ve 27’de yaşadığı zihin bulanıklığı hemen gelmiş olsa gerek. Otistiğin duygusal çöküntü geçirerek, kendisine, bir mala zarar vermesi ihtimalini yok etme çabasıdır, otistiği tamamen çocuklaştırmak. Yani, otistik olduğu için değil, çocuk olduğu için verdiği zarar ayıplanmamalı, kınanmamalıdır. Çocukluk dönemi sona erdiğinde ve otizm, fizik kurallarının gereği olarak vardan yok olmadığında ise, artık suçlu otizmdir. Bebeksiliği kaybolan otistik, otizmi dolayısıyla tırnak içinde öfke krizi geçirir. Otistiğin yaşamının ilk 12 yılını heba eden bu bakış açısı, onu yaşamının devamında annesinin yaka iğnesi haline getirir. Sosyalleşmesi mazeretlere, emrivakilere ve reddedilişi göze almaya bağlı tutulan otistik, yaşamının ilk 12 yılında, tıpkı LGBT çocuklara uygulanan conversiyon therapy; yani heteroseksüelliğe geri dönüşe ilişkin uygulanan sözdebilim dönüşüm terapisine tabi tutulur gibi, “Hayır, sallanma, yan bakma, köpek gibi uluma.” Gibi sözcük ve tutulma, emir kipiyle ve hakaret ederek konuşma ve yüksek sese uğradıktan sonra, ergenlik döneminde isyan bayrağını çeker ve öfkesi, sağlamcı kirişlerle inşa edilmiş topluma sığmaz. Bunun faturasını yine otizme kesmek de kolaydır.
Otistik kadın ise, bu denklemde toplumsal cinsiyet normlarına uyum sağlamadığı sürece, kardeşimizdir, vah yazıktır ve günün sonunda toplumun otistik kadından beklentisi aseksüelliktir.
Kız otizmlilerin ağır olduğu söylemine geri dönmek gerekir. Toplumsal olan cinsiyeti, toplumun geri kalanı gibi algılamayı reddeden kadın otistiğin hareketleri, erkek otistiğin hareketlerinden daha çok skandaldır, böyle anlaşılır. Otistik erkek evlada bakımın, otistik kadın evlada bakımdan daha kolay olduğu söylemi de toplumsal cinsiyet normlarının getirisidir. Anne ve baba, otistik erkeğin mahremine ve özel bakımına ilişkin zorunlulukları daha kolay benimser. Kadın otistik ise, anne ve baba birlikte olsa dahi yegane annenin sorumluluğu haline dönüşür. İlişki kangren hale gelir. Otistik kadın, edilgenleşir.
Merhaba Spektrum, kullandıkları terimleri açıklayan bir Merhaba Sözlük oluşturmuş. Bu bağlamda, maskelemeden söz edeceksem, ilk önce tanımını vermem iyi olur. Merhaba Sözlük’e göre maskeleme, İngilizce olan masking sözcüğünün çevirisidir ve otistik kişilerin çeşitli yollarla alistik/nörotipik taklidi yapması anlamına gelir. Maskeleme otistikleri tüketen ve strese sokan bir eylemdir.
Otistik tükeniş, otistik oluşu reddedilen ve baskılanan tüm otistiklerin yaşayacağı bir duygusal afettir bana göre. Ve reddedilegelen otistik kadın, özellikle otistik davranışları baskılayıcı önermeler, buyruklar ve sonuç olarak bu nedenle şiddet gördüğünde, kendini maskeler.
Maskelemeye ilişkin veri ve araştırmanın, aktivizm alanından akademiye aktığını söylemekse yanlış olmaz. Engelliliği açıklayan tıbbi modeli terk etmekte yaşanan büyük güçlüğün, maskelemeye ilişkin araştırmaları da yavaşlatmış durumda olduğunu söylemek mümkün. Buna göre, içerik bakımından en detaylı açıklamayı, Amy Pearson¹ and Kieran Rose’un yazarlığını üstlendiği Autistic Masking: A Conceptual Analysis başlıklı makale bizlere sunuyor.
Pearson ve Rose’a göre, Otistik maskeleme, doğal otistik tepkilerin bilinçli veya bilinçsiz olarak bastırılmasını ve çeşitli alanlarda alternatiflerin benimsenmesini anlamaya odaklanan gelişmekte olan bir araştırma alanı. Maskelemenin, geç tanı, ruh sağlığı sorunları, tükenmişlik ve intihar gibi otistik insanlar için olumsuz sonuçlarla ilişkili olabileceği öne sürüldüğü bilinciyle, kavramsal analizi şekillendiren yazarlar, maskelemenin, otizm etrafında gelişen açık anlatıya ve eşlik eden damgalamaya şaşırtıcı olmayan bir yanıt olduğunu öne sürüyor.
Klasik sosyal teorinin (yani sosyal kimlik teorisinin), maskelemeyi içinde geliştiği sosyal bağlama yerleştirerek insanların nasıl ve neden maskelediğini anlamamıza nasıl yardımcı olabileceğini ana hatlarıyla belirterek, maskelemenin kimliğin farklı yönleriyle (örneğin cinsiyet) nasıl kesişebileceğini incelemek için damgalama ve marjinalleştirme literatüründen yararlanan yazarlar. maskeleme tanıdaki eşitsizliklere katkıda bulunabilse de, maskelemeyi bir "kadın otizm fenotipi" ile ilişkilendirerek toplumsal cinsiyet normlarını ve klişeleri empoze etmememizin önemli olduğunu savunuyorlar.
İlhan Yalçın, Stimleri Durdurmanın Otistiklere Verdiği Zararlar başlıklı yazısında ise, otistiğin kendini maskelemesinin en bilindik yollarından olan stimleri engellemenin neye neden olduğunu madde madde sayıyor. Yalçın’a göre,
- Stimler durdurulunca otistik kişi stres atamamaya başlar.
- Stimlerin engellenmesi ruh sağlığı problemlerine sebep olabilir.
- Stimlerin engellenmesi iletişimi engeller Stimler amaçsızca yapılan hareketler değildir. Stimlerin stresle başa çıkma yanında iletişim kurmada yardımcı olma işlevi de vardır. Birçok otistik insan duygularına ve duygularının şiddetine göre farklı şekillerde ve farklı hızda stim davranışları gösterir. Örneğin: Otistik bir insan kendisini çok mutlu hissediyorsa hızlı hızlı ellerini çırpma, kendisi çok stresli hissediyor ise de ileri geri sallanma davranışı gösterebilir. Elbette bu davranışlar her otistik insanda farklıdır ve çoğu zaman tek otistik insanda da bu davranışlar duruma göre farklı manaya gelebilir. Fakat yine de birçok zaman tanıdığınız otistik kişinin stimlerini iyi tanımaya başladığınızda ona göre duygularını anlamanız ve ona göre tepki vermeniz mümkündür. Bu yüzden stimlerin durdurulması iletişim kurulmasını engeller, otistik kişinin duygularının anlaşılmasını geciktirebilir.
- Stimlerin engellenmesi kişinin gündelik hayatını sekteye uğratabilir
- Stimlerin engellenmesi öğrenmeyi zorlaştırabilir
- Stimlerin durdurulması dış dünyayı çok daha başa çıkılamaz hale getirir
- Stimlerin durdurulması akademik başarıyı düşürebilir
- Stimlerin durdurulması duygusal çöküşleri tetikler
- Stimlerin durdurulması otistik kişiyi ekstra strese sokar Stimler durdurmaya karar verdikten sonra hemen durdurulabilen şeyler değildir. Birçok zaman stimler fark etmeden yapılmaya başlanır ve bilinçli değildir. Bu yüzden stimlerini durdurmak zorunda kalan otistik kişiler sürekli stim yapmadıklarından emin olmak, sürekli vücutlarının farkında olmak ve sürekli sabit durduklarından emin olmak zorunda kalırlar. Kendilerini sürekli yönetmek için aşırı seviyede çaba harcamak zorunda kalan otistik kişiler bu yüzden de strese girebilir. Aynı zamanda sürekli aşırı kontrollü olmak zorunda kalmak yüksek seviyede anksiyeteye sebep olabilir.
Otistik kadının, erkek otistiğin ötekisi olmasına engel olmak adına da alanda, gece yürüyüşündeydi nöroçeşitli kadınlar. Spektrumlar Vardır pankartı ile yürüyüşte olan otistikler kadın otistiğin var olduğunu kanıtladılar.
Görün onları, onları sevin. gibi ağdalı bir söylemi körüklemeyecek, yinelemeyeceğim elbette. Çünkü otistik kadınlar, sizin duyularınızı uyarmak adına, gözleriniz dolsun, hüzünlenin veya tırnak içinde başardı diye gururlanın diye yaşamıyorlar. Otistik kadınların var oluş mücadelesi, maskelemeyi reddetmek, duygusal çöküntü ile feminist öfkeyi ayırt edebilin diye yapılan çığır açıcı çalışmalar ve toplum tarafından baskılanmış, gizlenmiş, utanç kaynağı olarak gösterilmiş deneyimlerini, baskısız, gize bulandırılmadan ve utanmadan, onurla haykırıyorlar.
Ve anlıyoruz ki, alanı da artık otistikler yazıyor. Kısıtlı olan alanyazının kuvvetlenmesi için platformun öznelere devrini savunuyordum bugüne kadar, ama anlıyorum ki, sağlamcı ve nörotipik emir ve komutalarla inşa edilmiş platformu yıkarak, alanı, kürsüyü, seslerini kendilerinden ve özgünlüklerinden oluşturmaya hazır otistiklerin platformuna yüzümüzü dönmek gerekiyor.
Ben de bunu yapmak adına, bir sonraki programda, otistik kadın öznelerin deneyimlerinin Açık Radyo’nun sanal semalarında yankılanmasını amaçlıyorum.
Ben Deniz Yazgan, bugün 9 Mart 2022 Çarşamba, Kainatın tüm nöroçeşitlilerine Açık Radyo’da Çetin Ceviz’de Otistik Kadının Mücadelesine dair alanyazın paylaşımlarını dinlediniz. Programa dair görüş ve önerilerinizi [email protected]’a yönlendirebilirsiniz.
İki hafta sonra, otistik kadın öznelerle buluşmak üzere, hoşça kalın.